Önceden Bağımlılık psikolojisi üzerine bu kadar bilgi yoktu ve insanları Bağımlılık psikolojisini, ”İrade Zayıflığı” olarak biliyorlardı. Şimdilerde bağımlılık tamamen psikoloji biliminin bir kısmı olarak görülmekte ve incelenmektedir.
Bende bağımlılık konusu üzerine çok makale okudum ve kumar bağımlılığı, alkol ve sigara bağımlılığı gibi kendimdeki birtakım sorunların üstesinden geldim. Bunu bir doktora giderek veya ilaç kullanarak değil, bağımlılığın psikolojik bir hastalık olduğuna kendimi ikna ederek başardım.
Tabi bu 1 günde olmadı ve bu süreci bu makale de anlatmam mümkün değil ama size özetle; ‘Sigara Bağımlılığı, Alkol Bağımlılığı, Uyuşturucu ve Kumar Bağımlılığı’ gibi günümüzün en temel ve en yıkıcı 4 bağımlılığından bahsettim. Sabretme zahmetinde bulunup yazının tamamını okursanız eğer, bağımlılıkların ortak yönlerini anlayıp, bağımlılık psikolojisine daha farklı bir pencereden bakabileceksiniz.
Bağımlılık Psikolojisi
İnsanoğlu nedense duygulara dayalı ya da psikolojik kaynaklı sorunların gerçekliğine veya var olduklarına inanmazlar. ‘Hasta olmak’ tabiri genelde fiziksel bir sorunla bağdaştırılır. Mesela ‘başınızın ağrıması’ yada ‘grip olmanız, ishal olmanız, öksürmeniz gibi’ gibi fiziksel sorunlar. Ya da; ‘Meme kanseri veya akciğer kanseri olmak gibi’ fiziksel olarak hissedilebilinen olaylar ‘Hastalık’ olarak görülür.
Psikolojik hastalıklarda genel yanılgı ise şu; ‘bu bir irade problemi, oynamak ya da oynamamak kendi elimde’ Peki madem bu teze inanıyorsun, niye oynuyorsun kardeşim? Senin elindeki bir şey olsa, gerçekten bile bile bu hatayı yapacağını zannediyor musun? Kumar, alkol, sigara ve madde bağımlılıkları bir beyin rahatsızlığıdır ve bir hastalıktır. Her şeyden önce buna inanacak, bunu kabulleneceksin!
Hasta olduğunu kabullendikten sonra gelin şimdi detaylara inelim. Bunu daha iyi anlamak için aşağıda bu bağımlılıkların nasıl geliştiğini ve ortak paydalarını detaylıca anlattım. Bilimsel değil, herkesin anlayabileceği bir dil ve örneklerle açıkladım. Gelin bu uyaranlara beynimiz nasıl tepki veriyor ve ‘’nasıl bağımlı oluyoruz?’’ konusuna başlayalım.
Sahte Keyifler ve Ağır Sonuçları
Sigara İçmek
Sigara bir insanın hayatına genelde arkadaş çevresiyle girer. Kimse babasının ya da bir akrabasının desteğiyle sigara içmez. Bizim toplumuz genel anlamda özenti bir yapıya sahip olduğu için, 3 – 5 çocuk babasının cebinden arakladıkları sigarayı, ücra köşelerde içer ve daha o yaşta fitili ateşlerler.
Sonra ergenlikle gelişen özgüvenin ve çevredekilerinin de ‘büyüdün sen oğlum, hadi paket al artık kendine’ gibi sözleriyle artık paket almaya ve o sigaranın bağımlısı olamaya başlarsın! İlk birkaç yıl keyif alırsın. Sağlığın yerindedir, vücudun onu tolere ediyor ve sen hiçbir rahatsızlık duymadan, sigara içmenin keyfini çıkarıyorsundur.
Ortamda herkes içiyor, sen içmeyince sanki günah işlemişsin gibi bir duyguya kapılıyorsun. Sağlığa olan zararlarını biliyor ama kendinde henüz olumsuz bir etkisini görmediğin için çokta umursamıyorsun. Hal böyle olunca, sigara en yakın dostun, en büyük zevkin oluyor. Ve bağımlı oluyorsun.
Yaş 27 – 32 seviyelerine gelince, yavaş yavaş gerileyen sağlığının farkına varıyorsun. Sonra bir gün patlak veriyor bir yerde. Öksürüklerin çoğalmış, halsizlikler ve daha önce kendinde hiç görmediğin bazı rahatsızlıklar başlıyor. Sigaradan olduğunu anlıyorsun ve ‘artık zamanı geldi, iş işten geçmeden bunu bırakayım’ diyorsun.
Daha ilk denemen de; ‘bana ne oluyor, neden bırakamıyorum’ diyerek 2. Veya 3. gün tekrar başlıyorsun. İşte o yıllarca keyfini sürdüğün şeyin sana zarar verdiğini gördüğünde, bağımlı olduğuna ikna oluyorsun ve ilk pişmanlık başlıyor.
Birkaç olumsuz denemeden sonra, şikayetlerin çoğalıyor ve stres te devreye girerek, vücuttaki tahribat hızlanıyor. Bu kısır döngü bu şekilde gelişerek, telafisi zor hastalıklara sebep oluyor. En son dayanılmaz bir noktada doktora gidiyorsun ve sana ‘akciğer kanserisin, sigarayı derhal bırakman söyleniyor.’ Hayatının ilk şokunu orada yaşıyorsun. Neden mi? Keyif diye bildiğin o çubuklar hayatını elinden almaya belki 6 ay, belki 1 yıl kaldı.
Şimdi istesen de içemiyorsun çünkü; ”Can tatlı ve yaşamak istiyorsun.” O saatten sonra sadece yaptıklarının pişmanlığı ve hüznüyle öleceğin günü bekliyorsun. Sana keyif verdiğine inandığın şey, hayatını sinsice elinden alıyor.
Alkol Kullanmak
Gene çocuklukla başlamak gerekirse, 3 – 5 arkadaş parkta cebinizdeki okul harçlıklarıyla aldığınız biraları içersiniz. Alkol kullanma yaşı sigaraya göre biraz daha geç başlar. Çünkü hem tat olarak beğenilmez hem de sarhoş olmak, o yaşa ağır gelir. Ayrıca daha küçük yaşta olduğunuz için evdekilerin tepkilerinden korkarsınız.
1 bira ilk zamanlar sarhoşluk hissi için fazlasıyla yeterken, alışkanlık haline gelen bu sözde sosyal aktivite, her gün yapılmaya başlanınca 2, 3, 4 derken daha ağır versiyonu olan votka veya viski gibi ağır alkole dönüyor. Siz sadece aldığınız keyfin aynısını almak için daha fazla alkole ihtiyaç duyuyorsunuz. Bu da daha fazla tahribata sebep oluyor.
Gel zaman git zaman, gene gençliğin verdiği sağlık ile alkolün zararları hissedilmiyor, alkol almaktan ve sarhoş olmaktan müthiş mutluluk duyuyorsunuz. 30’dan sonra ilk tepkiler başlıyor. Haliyle karaciğeriniz artık çok yorulmuş, yara almış ve aşırı yağlanmış oluyor. Doktor seanslarınız başlamadan önce, kendiniz sağdan soldan okuduğunuz bilgilerle başlıyorsunuz kür yapmaya, ara vermeye veya spor yapmaya.
Bunlar bir süreliğine kurtarıyor durumu ama genel tabloya pek bir karı olmuyor. Ayrıca, bu spor, kür veya alkolü bıraktığınız için, benzer mutlulukları alamıyor, haliyle stresinizi devreye sokarak ikinci bir yıkım dalgası başlatıyorsunuz. Sonuç olarak yapılan her girişim, çok uzun sürmüyor ve tekrar alkole geri dönülüyor. Alkole geri dönülüp çabaların boşa gittiği hissi de stresinizi daha da kamçılayarak, tahribatı daha da hızlandırıyor.
Gene bir gün soluğu doktorda alıyor, karaciğerinizin geri dönüşü olmayan ‘SİROZ’ yoluna gittiğini öğreniyorsunuz. Tıpkı sigara örneğindeki gibi artık isteseniz de içemiyor ve öleceğiniz günü bekliyorsunuz. Ne yapsanız faydası yok. İş işten geçiyor ve keyif dediğiniz o bağımlılık, hayatınıza mal oluyor.
Uyuşturucu Kullanmak
Madde bağımlılığı, bile bile bir insanın intihar etmesi desem yeridir. Aklı başında hiç kimsenin bulaşmaması gereken tek şeydir bu hayatta. Her yıl binlerce kişi, parklarda, otel odalarında, evinin önünde, aklınıza gelecek her yerde ölü bulunuyor. Altından da uyuşturucunun her türlüsü çıkıyor. Baronlar servetlerine servet katarken, sizin anneniz babanız ağlıyor ve hergün kahroluyor.
Uyuşturucu da tıpkı sigara ve alkol gibi, arkadaş ortamında başlıyor. Ayrıca madde bağımlılığı diğerlerine göre çok daha hızlı gelişiyor. Hem fiziksel hem maddi hem de psikolojik anlamda tamamen hayat bitiriyor.
Genelde esrarla başlayan bu yolculuk, extasy dedikleri haplarla 2. kademesine ulaşıyor sonra kokain veya meta-amfetamin denilen uyarıcılarla tanışılıyor. Bunun da ötesinde artık önce burundan sonra damardan eroin devreye giriyor ve olaya son noktayı koyuyor.
Uyuşturucuyu sigara ve alkolden ayıran en büyük özellik kısa sürede dopamin seviyelerini yükseltip, geriye dönüşü neredeyse imkânsız noktalara getiriyor ve sürekli daha yükseğini aramaya itiyor. İçkide veya sigarada alacağın haz sabittir ve daha yükseği yoktur. Sigarayı çok içersen miden bulanır kusarsın. İçkide de aynı. Ya kusarsın ya da bayılırsın ki o seni mutlu değil, rahatsız eder.
Uyuşturucuda bir seviyeye alışılınca, 2. seviye hep merak konusu olur. ‘1 kereden bir şey olmaz’ gibi illüzyonist mesajların arkasına sığınarak, uyuşturucunun diğer tipleriyle tanışırsın. Ona da alışıp belli bir süre kullandıktan sonra, aynı mesajla eroine kadar ulaşıp, hayatının sonunu ellerinle getirirsin.
Kumar Oynamak
Kumarda, fiziksel bir maddeye bağımlılık olmadığı için insanlar bu olayı tamamen irade eksikliği olarak görüyor. Kumar sorunu bir irade problemi değildir. Kumar bağımlılığı, dopamin gibi beyindeki birtakım kimyasalların bozulmasıyla meydana gelmektedir. Yani kumar bağımlılığı bir beyin hastalığıdır.
Kumar bağımlılığı da yine yukarıdaki sıraladığım bağımlılıklar gibi, çevreyle başlar. 2 liralık kuponlarla başlayan bu serüven, malesef milyon liralarla hitab edilecek kayıplarla son buluyor. İlkte iddaa ile başlanılıyor sonra sanal casino gibi evinden bile çıkmadan, casino ortamında sadece telefonunla saniyeler içinde, büyük miktarlar kaybedebiliyorsunuz.
İlginizi Çekebilir: Kumar bağımlılığı
Burda da aynı senaryo, ilkte keyif veren kumar, sonra kaybettiğinizi kurtarma derdiyle felakete dönüşüyor. Kaybınız 1 iken, ‘1 lirayı kurtaracağım’ diye 1 milyon lira kaybediyorsunuz. Halbuki hırs yapmayıp unutsanız, sadece 1 liralık zararla hayatınıza devam edebilirdiniz.
Sonrasında senaryo hep aynı… Oradan borç, buradan kredi, evi arabayı sat, tefeciye bulaş derken, tüm kaynaklar kullanılıyor. İşin içinden çıkamadığınız dip noktalara gelince (başka kaynak kalmayınca) zaten bırakmak zorunda kalıyorsunuz. İşte bu noktadan sonra yalnız kalıyor strese giriyor, hayattan ve sevdiklerinizden hiç zevk almıyorsunuz. Bütün duygularınızı, benliğinizi, o mutlu hayatınızı kaybediyorsunuz.
Bağımlılıkların Ortak Noktaları
Bu konuyu en güzel ‘Venüs Sinek Kapan Bitkisi’ ile açıklayabilirim. Öncelikle bitkinin çalışma mekanizmasını anlatayım. Bu bitki, topraktan alamadığı yeterli azotu, kapan şeklindeki yapraklarıyla, sinek, böcek, arı, kelebek gibi ebatlarda hayvanları tuzağına düşünerek karşılar. Venüs bitkisi, bu kapana benzeyen yaprakların arasından hoş kokulu ve tatlı ve kaygan bir sıvı salgılar.
Bu hayvanlar, bu koku ve tadın hipnozuna girerek bitkiye konarlar ve daha derinlerde yoğunlaşan tada doğru ilerlerler. Daha sonra aşağı doğru kaydıklarını hissedip kaçmaya çalıştıklarında kapan kapanır. Bu esna da bitkinin saldığı özel bir zehirler ölürler.
İlginizi Çekebilir: Kumar Bağımlılığını Venüs Bitkisi İle Anlattım!
Zira bu bitkiyi Alkol, Sigara, Uyuşturucu ve Kumar gibi uyaran olarak kabul edin. İlk etapta size keyif verdiğini düşündüğünüz bu alışkanlıkların, daha sonra zarar verdiğini anlıyorsunuz. Siz çıkmak için mücadele vermeye başladığınızda, artık çok geç oluyor ve Venüs bitkisi kapanı kapatıyor. Bu da hayatınızın sonu oluyor.
‘Kumarda fiziksel bir uyaran yok ki’ deyip, kumarı bağımlılıktan ayırmayın. Hasta olduğunuz kabul etmek, yolun yarısını kat etmeniz demektir. Neden mi? Sadece hasta olduğunuz ispatlanınca sigarayı ve alkolü bırakıyorsunuz. Çünkü iyileşme umudunuz hala var. O umudun kaybolmaması için, mecbur kalıp bırakıyorsunuz. Kumarı da bırakmanız için en büyük eylem; ‘‘Hasta Olduğunuzu Kabul Etmek!’’
Özetle Bağımlılık Psikolojisi
- Hemen hemen bütün bağımlılıklar, arkadaş çevresi veya sosyal çevreyle başlamıştır. İlk başlarda küçük olan bağımlılık dozları, (günde 1 sigara, haftada 1 bira, haftada 1 kupon ve sadece 2 lira gibi…) Daha sonra bağımlılık sürecini başlatarak, doyumsuzlukla beraber dozları büyütmüş ve sorunlar fark edilmeye başlandığında da geri dönülmez seviyelere ulaşmıştır.
- Bağımlı bireylerin en temel ortak özelliklerinden biri de, başı hep sözde mutlu veya keyifli başlar. Sonu ise ya ölüm ya ömür boyu sürecek bir hastalık ya da bütün servetine mal olacak bir felaket.
- Bağımlılıkların hepsi beyinde salgılanan Dopamin hormonu gibi birtakım kimyasalların bozukluğuyla başlar. Beyindeki bu bozukluklar da tıpkı grip gibi, kanser gibi birer hastalıktır.
- Bütün bağımlılıkların tek hedefi, sağlık durumu veya maddiyat ayırtmaksızın, o fiziksel veya görsel nesnelere, sonsuza dek ve dozunu katlayarak ulaşmaktır.
- Bağımlı hiçbir insan mutlu değildir. Hepsinin hayat neşesi gitmiş, sağlık telaşı veya borç telaşı başlamış, hepsinin sosyal duyguları ve bağları yok olmuş, tamamen kendi içlerine dönük yaşamaya başlamışlardır.
- Bütün bağımlı kişiler, bağımlılıkları için çok pişmandır. Hepsi eski hayatlarını özlemekte ve aramaktadır.
Hayatta hiçbir şey için geç değildir. Bugün buna karar verirsen, değişmemen için bir sebep yok. Sadece illüzyonun etkisinden çıkman ve uyanman gerekiyor. Hayat gerçekten çok uzun ve bu hızlı rötuşlardan sonra senin sandığın hızda ilerlemiyor.
Ne zaman dopamin seviyelerini normal seviyelere indirir, hayatından bu alışkanlıkları çıkarırsan, o zaman zaman makinasını geri sarma şansın olabilir. Sevdiklerinle dolu dolu bir yaşam diliyorum. Unutma hayatın ve kararların senin elinde!
Her yeni makale, senin iyiliğin için paylaşılıyor. Lütfen sende kanala destek ol ve uyanış sürecinde hiçbir makaleyi kaçırma. Aşağıdaki sosyal medya kanallarından abone olarak, en yeni makalelerden haberdar olabilirsin. Fcebook sayfasını özellikle öneriyorum ki her yeni makaleyi yayınladıktan hemen sonra, Facebook sayfamda paylaşıyorum.
Merhaba yazınızı çok beğendim. Kumardan gerçekten kimse kazanamaz. Bu uğurda 50 bin TL ye yakın kayıp verdim. Hala mıh gibi aklımda maalesef bu bir hastalık öncelikle bunu kabul edip iyileşmeye çalışmalıyız. 2 yıl boyunca emek verip kazanç sağladığim web sitemi bu Allah’ın belası illet yüzünden sattım ve kumarda da o parayı kaybettim. O günden beridir kumardan iğreniyorum. Bu site ye destek olun lütfen bu tür faydali insanlar maalesef az.
Orhun merhaba,
Güzel yorumun için teşekkürler. Umuyorum daha fazla insana ulaşır ve herkes bilinçlenir. Tek isteğim bu sanal zorbaların ekmeğine küçükte olsa bir darbe vurmak.
Herkes belli bir süreçten geçti. Önemli olan, hatalara odaklanıp kendini bu süreçten ders alarak ileriye odaklanmak. Herşey unutulur merak etme.
Beyin acılarla yaşamaya programlı değil. İnsanın en sevdiği ölüyor, bundan daha büyük bir acı yok dediğimiz olay bile 3 5 ay sonra normale dönüyor. O yüzden kayıpların için üzülme, yenisini yaparsın. Ama giden ve öleni kurtaramazsın bunu unutma!