Öncelikle böylesi bir hayra vesile olan site yönetiminden (Allah razı olsun) Arkadaşlar eğer siz de bu mesajı okuyorsanız şu anda size de büyük geçmiş olsun. Sadece düşmüşlerin, yok olma derecesine gelenlerin girip okuyacağı köşe burası… Arkadaşlar ben 28 yaşında, tüm onurunu, şerefini, haysiyetini, itibarını, inancını, kişiliğini, eşini, dostunu, sevdiğini kaybetmiş birisiyim. Ben namazında niyazında, sevilen, sayılan, itibar gören, insanlar tarafından örnek gösterilen, dürüst, efendi, enerji dolu, insanları seven, ailesine, kardeşlerine, eşine, dostuna çok düşkün biriydim.
Her şey 2017 yılında askerde başladı. Bir gün ranzamda uzanıp telefonumla uğraştığım esnada yan ranzada uzanan asker arkadaşımın tuhaf hareketleri dikkatimi çekti. Bir sinirleniyordu, bir gülüyordu, bir seviniyordu. Bu durum dikkatimi çekti. Yanına yanaştım: “Enes tertip neyin var senin, kafayı mı yedin, ne yapıyorsun?” dedim. “Yok bir şey, oyun oynuyorum. Ona sinirlendim. Son dakikada döndü, oyuna girdim” dedi. “Ne oyunu?” dedim. “Slot oynuyorum” dedi. “Para kazanıyorum.” “Saçmalama, oyundan paramı kazanılır?” dedim, güldüm. “Aha gel bak, inanmıyorsan” dedi. Yanına oturdum, “50 TL yükledim, 380 TL oldu, çekiyorum şimdi” dedi ve çekti.
1 saat sürmedi. Mobil bankacılıktan bildirim geldi, biri girdi, cidden para yatmıştı. Çok şaşırdım çünkü hayatımda slot nedir, bahis nedir bilmiyordum. O zamanlar askerde aylık 200 TL civarı asker harçlığı yatıyordu ve arkadaşımın 50 TL parası 10 dakika içinde 380 TL olmuştu. Bu, bir asker için çok tatlı bir paraydı… Hesabımda 35 TL param vardı. Bir gün o arkadaşımın yanına gittim, “Hâlâ oynuyor musun?” dedim. Sana bir şey göstereceğim” dedi. Hesabını açtı; 380 TL para ile benden sonra oynayıp tam 750 TL etmişti. Bunu görür görmez gözüm döndü.
“Tertip, çabuk bana da bu siteyi kur, bana da öğret, ben de oynayacağım” dedim. Hemen bana da bir üyelik açtı, nasıl oynandığını, nasıl yatırım yapacağımı, nasıl çekim yapacağımı öğretti. Gece oldu, yataklara girdik. Yatağın altında siteye ilk paramı yüklemiştim; 20 TL yükledim. Aldım 50 kuruşdan çevirmeye. Paramın yarısından çoğu gitmişti, sinirlenmeye başladım. “Neden durduk yere paranı çöpe attın, ah akılsız kafa” dedim kendi kendime.
Tam param bitmek üzereyken bonusa girdim. Tabi bilmiyorum, ilk kez bonusa girmiştim. Beni tarifi olmayan bir heyecan basmıştı. “Acaba ne kazanacağım?” diye bir şeyler oluyordu. Ne olduğunu anlamıyordum. Bir baktım, “Büyük kazanç” yazısı çıktı. Paralar sayılıyordu, tam 165 TL para ödedi.
O kadar mutlu oldum ki, 20 TL param yarım saat içinde 165 TL olmuştu. Kendimce dedim ki, “Ben askerliği bitirene kadar bir araba parası biriktirip memlekete dönerim” dedim. Çekim emri verdim, para hesabıma düşmüştü. 160 TL çekim yaptım.
İşte bilmiyordum ki o (160) TL hayatımın geri kalanını mahfedecek. O gece o bonusa girmeseydim hesabı silicektim, asla girmeyecektim. Nereden bilecektim ki 160 TL gelen o para geriye kalan 8 yılımı satın alacak, aldı da. Neyse, sonraki günler tekrardan oynuyordum, tekrardan kazanıyordum ama riske atmıyordum. İki katı görünce çekiyordum. Bir defasında banka hesabıma bir girdim, 3.400 TL para biriktirmiştim. 1 ayda askerde efsane bir kazançtı. Sonra bir gece büyük oynamaya karar verdim ve tek kalemde bin TL yükledim oynamaya başladım. Çok heyecan vericiydi.
1 ay öncesine kadar 20 TL ile yükleme yapıp 50 kuruşdan çeviriyordum, şimdi ise betini 20 TL’den çeviriyordum. Neyse, 15 dakika sürmeden attığım bin TL para sıfırlanmıştı. Kafayı yedim. Sonra tüm paramı sıfırladım, hırs yaparak, hem de 1 saat içinde. Çıldırıyordum. Büyük bir paraydı kendimce.
Dedim 1 ay her gece uykusuz kalıp o oyunlarda kuruş kuruş çevirerek biriktirdiğim paramı şimdi ise 1 saatte sıfırladım. İşte ilk bağımlılığım orada başlamıştı. Diğer gün oldu, kafayı yiyorum, para bulmam lazım. Tek hedefim o hesabı tekrardan eski konumuna getirip oynamamak.
Neyse, ailemden para istemeye başladım. Onlar atıyor, ben gecesine kaybediyorum. Artık babamdan isteyemiyorum. Abimden, eniştemden, arkadaşlarımdan istemeye başladım. Gittikçe kötüye doğru gidiyordum. 7 ay böyle geçti, askerlik bitip eve dönünceye kadar toplamda 6 bin TL civarı borç takmıştım. Kuzenlerimden, arkadaşlarımdan, askerdeyken istemiştim. Ruh halim çok kötüydü.
Neyse, çalışıp öderim dedim. Bir daha da bu kumara bulaşmam dedim. Oto tamirci olduğum için ilk iş yerimi açtım, çalışmaya başladım. İşlerim çok iyiydi, mükemmel derecede para kazanıyordum.
Birikimler yapmaya başladım, altın birikimi yaptım. Borçlarımı kapattım. Tabi ilk 7-8 ay kumarı bıraktım, elimi dahi sürmedim. Bir akşam bir müşterim hesabıma bin TL para attı, borcu vardı, onu göndermişti. Canım da sıkılıyordu, tekrardan siteye giriş yaptım. O bin lirayı 12 bin liraya çevirdim. Bu beni tarifi olmayan bir mutluluğa götürdü. Çektim o parayı, bir motosiklet aldım dükkâna. Tabi arabada almıştım 7-8 ay içinde, çalışarak. Sonra günlük oynamaya başladım. Her gün ne kazanıyorsam atıyorum. Bir kazanıyorum, bir kaybediyorum. Derken eskilere girmeye başladım, kredi çekip oynadım, 15 bin TL, onu kaybettim. Sonra insanlardan borç almaya başladım. Kimden ne alıyorsam onu kaybediyordum.
Baya bir eksiye girdiğim için ilk olarak motorumu satmaya karar verdim.
Motoru sattım, borçlarımın bir kısmını ödemeyi planlarken kalan kısmını da çalışarak ödemeyi planlamıştım. Motorum satıldı, adam parasını IBAN’a attı. Ben onun parasını planladığım gibi edeceğime kumarda kaybettim. Sonrasında mecburen altınlarımı satmak zorunda kaldım, borcumu sıfırladım. Kalan altınları da bozup kumarda bitirmiştim. Çok zoruma gidiyordu. 1 yıllık emek birikimim çöp olmuştu. Sonra tekrardan devam ettim kumara. İşime de bakamaz olmuştum. O eski işler de kalmamıştı. Ben tekrardan kumara devam ediyordum. Ondan borç al, oyna. Bundan borç al, oyna derken 2 yılıma girdiğimde borcum, krediler, elden alınanlar toplamda yine 65 bin TL bulmuştu.
Arabamı sattım, borcumun çeyreğini anca karşılıyordu.
O zamanlarda ben yine devam ediyordum kumara. Kör olmuştum. Bir kazan, bir kaybet. Bir kazan, bir kaybet derken yıllarım çöp olup gidiyordu. İnsanlarla muhabbet edemiyordum, ailemle vakit geçiremez oluyordum. Gittikçe de artıyordu bu ruh hali. Ailem, çevrem şaşkındı. Bana ne olduğunu merak ediyorlardı. “Nerede o eski Ahmet?” diyorlardı. “Senin neyin var?” diyorlardı. 5 yıl kumar oynadığımı kimseye söylemedim. Kimsede anlamadı. Ha, ailem şüpheleniyordu. “Bu paralar nereye gidiyor? Çalıştığın paralar nerede? Nerede birikimlerin?” diyor. Cevap veremiyorum, kaçamak cevaplar verip duruyordum.
Sürekli yıllarım böyle bomboş geçip gidiyordu. 6. yılımdaydım, borcum 300 bini geçmişti. Her kaybettiğimde ağlıyordum. Köşelerde, banyolarda gizli gizli sessiz çığlıklar atıyordum. Kimse duymuyordu. Çünkü ipin ucu kaçmıştı. Ben artık bir kumarbazdım. O kadar lanet bir şey ki kumar.
Şöyle örnek vereyim size: Misal bir gece kumar oynuyorum, kaybediyorum. Ya sabahına işe gitmiyorum. Kendimce diyorum ki, “Sen akşama kadar çalışsan bin TL en fazla kazanacaksın. Farz et onu da kaybettin, neye işe gideceğim?” diyorsun.
Kazandığım zamanlar da aynı senaryo. “Diyorum ki ben bir gecede 10 bin TL kazanmışım. İşe neye gidicem? Akşama kadar çalışsam bin TL kazanacağım zaten. 10 günlük yevmiye mi, 1 gecede kazanmışım?” diyip kumar işimden alıkoyuyordu. Kumar gerçekte birer şeytan işi pisliktir. Neyse zaman geçtikçe daha da kötüye gidiyordum. Tam borç batağında yürüyordum. 7. yılımdayken 750 bin TL’ye yakın borca girmiştim. Ailem kumar oynadığımı öğrenmişti, borçlarımı da öğrenmişlerdi. Beni yanlarına çağırdılar, ağlamaya başladılar. “Kendine hiç aynadan baktın mı?” dedi babam.
“Nerede benim o eski Ahmet’im? Nerede benim hayat dolu, enerji dolu, namazında niyazında olan Ahmet’im?” dedi. Benim gözlerim doldu, ağlamaya başladım. Gerçekten yıllar sonra aynadan kendime baktığımda yüzümde nur, temizlik, dürüstlük, kan kalmamıştı. İnsanlıktan çıkmıştım. Tüm dostlarımı kaybetmiştim. Arkadaşlarım aramıyorlardı, gözlerinde üç kağıtçı biri olmuştum. Kimse telefonlarımı açmıyordu. Herkesten borç ister olmuştum. Bıkmışlardı benden. Gece 2’lerde sır kumar oynamak için uykularından uyandırıyordum, borç para istiyordum. İş yerimi kapatmıştım, borç gırtlağa kadar gelmişti. Kız arkadaşım vardı, birbirimizi çok seviyorduk.
Sırf kumar uğruna onu da kaybettim. Kumar oynadığımı ona söyledim, durumumu açtım, ona borcum çok dedim. Kendime zarar vermekten korkuyorum dedim. Sağ olsun, çok iyimser yanaştı. Kırmadı, üzmedi. “Sağlık olsun, üstesinden geleceğiz” dedi. Ama tövbe edeceksin dedi. Önce Allah’a söz vereceksin dedi, sonra bana söz vereceksin dedi. Beraber bu borcu kapatıp evleneceğiz dedi. “Unutacağız bu kötü günü” dedi. Böylesi güzel bir sevgiliyi kumar uğruna yok ettim. Yazıklar olsun bu kumar illetine, yazıklar olsun bana. Sevgilim 200 bin TL para verdi bana. Borçlarımın bir kısmını acil olanları ödemem için yıllarca çalışıp kazandığı birikimini avuçlarıma koydu. “Sen yeter ki üzülme” dedi.
Ben ne yaptım? Aldım o 200 bin TL’yi, katlarım da borcumu komple sıfırlarım umuduyla tekrardan oynayıp kaybettim. Artık intihar noktasına gelmiştim, yaşam ile ölüm arasındaydım. Kız arkadaşıma bunu nasıl açıklayacaktım? Söyleme cesaretine giremedim. Borçlular sıkıştırıyordu. Gittim borcuma bir de borç ekleyerek tefeciden 100 bin TL 1 aylığına 120 bin TL geri ödeme şartıyla borç para aldım. Oynamak için katlayıp borçtan kurtulmak için onuda kaybettim. Artık evden kaçtım. Kendimi öldürmek istedim. Yapmıyordum, cesaret edemiyordum.
Aç susuz parklarda yatıyordum, köşelerde. Gidecek hiç bir yerim yoktu, çaresizdim. Aileme söyleyemezdim milyon borcum olduğunu. Ben 10 gün eve gitmedim, parkta yatıyordum. Sabahları belediyenin dağıttığı çorbaları içerek, öğlen akşam ise taziye evlerini gezip orada yemek yemeye çalışıyordum. Görüyorsunuz değil mi kumar beni ne hale soktu? Onurum, şerefim, haysiyetim kalmamıştı artık. Neyse artık dayanamadım, eve döndüm. Tam 10 gün habersizdim ailemden.
Zili çaldım, bacım açtı kapıyı. Tabi bitkin haldeydim, erimiş haldeydim. Bacım kapıyı suratıma çarptı, ağlamaya başladı. Sonra kapıyı açtı, suratıma baktı. Bana dedi ki: “Eğer babama bir şey olursa sakın seni abilikten silerim” dedi. Orada dizlerim kırıldı.
Babam’a ne oldu? Dedim. “Ne diyorsun sen?” dedim. Babam senin yüzünden sıkıntından kalp krizi geçirdi, hastanede yatıyor 5 gündür dedi. Çöktüm orada, hüngür hüngür ağlamaya başladım. Hastaneye koştum. Kapının önünde annemi gördüm, ağlamaya başladı. Annem de ağladı, sarıldım anneme. Başımı öptü: “Ahmet’im, ne yaptın sen? Bize niye böyle yaptın? Hem bize hem kendine” dedi.
Yıllardır mahf ettin dedi. Babam nasıl oldu dedim anneme. Annem de kriz sonrası ayağı felç kaldığını söyledi. Yine dünyam başıma yıkılmıştı.
Yüzleşmek istemiyordum. Hem yüzleşecek yüzüm kalmamıştı, hem de onu o halde görmek stemiyordum. Geldiğimi söylemiş annem. Akşamına beni görmek istediğini anneme söylemiş. Aşağıda çaresiz şekilde otururken annem geldi: “Yanına gitmeni istedi. Baban seni çağırıyor” dedi. Yüzüm yoktu.
İçeri girer girmez göz göze gelip baktık, ağlamaya başladım. Onu çok kötü halde görmüştüm. Benim yüzümden sakat da kalmıştı. Benim yüzümden koştum, ayaklarının altını öpmeye başladım, hüngür hüngür ağlıyordum. Babam beni suçlamadı. Yatıştırmak için: “Senin yüzünden değil” dedi. “Beni suçlama. Olacağı varmış” dedi. “Üzülme” dedi.
Düzelmemi istedi, yuva kurmamı istedi, namaza durmamı istedi, tekrardan eski Ahmet olmamı istedi.
Evlenmemi istedi, söz vermemi istedi. Söz verdim. 1 ay sürmedi, 1 ay gözüne iyi göründüm. Sermaye verdi, iş yeri açmam için. Tekrardan aldım o parayı da batırdım. 75 bin de gitti. Babam ve ailem mahvoldular. Sevgilim durumu öğrendi ve beni terk etti. “Beni üzme” dedi, “Bu borcu da istemiyorum, hayatımdan çık” dedi. O pırlanta gibi insanı da kaybettim. Ablam ve eniştem yurtdışına gitmem için para gönderdiler. O parayı da kumarda kaybettim. Evi sattılar, 200 bin TL kaporasını bulup onu da bitirdim.
Şükürler olsun 8 aydır tövbeliyim. Ailemle yeniden bağ kurdum. Borçlarımı azaltıyorum. Hayata yeniden başlamak, evlenmek istiyorum. İçten tövbe edince Allah huzur veriyor. Sakın benim düştüğüm çukura siz düşmeyin. Siz de kumarsız bir sabaha merhaba deyin…