Merhaba arkadaşlar. Bu illete ilk başlangıcım mahallede (o zamanlar yanlış hatırlamıyorsam 1-2 TL’lik kuponda yapılıyordu) 3-5-10 TL’lik kuponlarla 50-100 TL kazanma derdiydi. Iddaa oynayarak başladım ve onla da devam ettim illegal sitelerden. O zamanlar küçüğüm, anne baba ne verirse birazını ayırıyorum, iddaa bayisine gidip oynuyordum. Tabi bu süreç üniversite hayatımda da belli aralıklarla devam etti. Hep ufak meblağlardı üniversitenin son seneleri hafta sonları çevremdekiler gezerken gençliğini doyasıya yaşarken ben babamın attığı parayı iddaa da kaybediyordum.
Sonraki günler haftalık aldığım için makarna yumurta markete yazdırarak geçiriyordum aslında minimal halini de üniversitede yaşamıştım. Çevremdekiler azalmıştı, neredeyse kimsem kalmamıştı. Bir şekilde mezun oldum tabi ufak kayıplar 500 -1000 TL totalde. Eskişehir’e döndüm. Senelerce oynamadım. O süreçte tabi zeki, konuşkan, özgüven sahibi ve güler yüzlü güzel sohbeti olan birisi olarak ve çevresinde de belli bir itibara tekrar ulaşan, her gün 3-5 kişi tarafından aranan, sevilen sayılan biri haline gelmiştim.
Güzel maaşlı bana yeten bir işim vardı. İlk korona geldiğinde oynamadım. Arkadaşlarımla dışarı çıkıyor benzinlikte kahve içiyorduk. En büyük aktivitemiz buydu. Haliyle ailemleyim cebime param var ve en son model telefon dahi almıştım ta ki yaz gelip kız arkadaşımla tanışasıya kadar. Başları çok buhranlı olan ilişki nedense beni psikolojik olarak çok hırpalar olmuştu. Kavgalar, ayrılıklar olaylar vs. Yaz bitti, kapanmalar geldi. İşte başlıyoruz. Çok mutsuzdum zaten evde durmayı sevmeyen biriydim ve eve kapanmıştım. Birde kız arkadaşımla yaşadığımız buhranlar ve iş hayatım eve taşınınca komple evdeydim. Dört duvara hapistim.
“Ne yapmalıyım? nasıl geçecek bu günler?” dedim. Sahi iddaa var! tabi artık maaşlıyız da. Bankalarda puanımız yüksek öncelikli olarak 20 TL ile başladım hiç unutmam. Klasik senaryo kaybetme acısı, geri kazanma hırsı. 20’den 50’ye, 100’den 1000’e, 1000’den 5000’e hep artan bir borç ve kafada hep aynı düşünce “kurtarmalıyım! Bu sefer yapacağım” amansız bir umut silsilesi. İlk olarak birikimler sonrasında çalıştığım bankada köküne kadar krediler kartlar eksi hesaplar bir pazar günü 3 saatte giden 8 bin TL faiziyle 11 bin geri ödemesi. Tabi işin içinden çıkamaz bir hal aldım hepsini ertelemeli çekmiştim.
Gelen maaşım bir gecede iddiada gidiyordu. Venezuela ligi Gabon ligi Paraguay Bolivya 24 saat dilimi ve her saat hatta her dakika başı bir maça bahis 5 günde ortalama 1-2 saat uyku ilk yıkımı yaşadım. Elde avuçta para kalmadı ve kredi borçları patladı. Sabaha kadar elimde sigara karanlık oda içinde “ne yapacağım?” dedim kendime. Allah bin kere razı olsun ailemden durumu açıkladım ağlamaklı olarak onlarda farkındaydı. Öyle bir haldeyim ki, saç sakal birbirine girmiş, aynaya bakmayan, özgüveni düşmüş, en küçük şeylere tebessüm eden o adam, günde bir kere gülümsemez olmuştu.
Annem babam tabi duruma el attı tabi en büyük hatam da borçların tamamını söyleyememek oldu. Şimdi hatırlamıyorum ama 60 binse 30 bin dedim onlara onlar üstlendi bu borcu. Tabi bende o sıra bıraktım 2-3 ay oynamadım yenilenmiş gibiydim şükürler ediyordum artık kurtarma çabasına girmiyordum. Sonrasında tabi borçlar hafifledi kredi alanı açıldı. Kart limiti açıldı. “Ne olur ki?” dedim. “Hem maç izlerim, hem 200 TL heyecan yaşarım. Giderse de oynamam!” Arkadaşlar öyle bir iletki içine çekiyor girdaptan farksız. 200 TL bir anda fark etmeden 1000, sonra 5000 devam etti defalarca kredi çekiyordum bir anda bankanın uygulamasında kredi talebinde buluyordum kendimi.
Sonuç gene gırtlağa kadar borç! Aylık 3 bin alıyorsak 5 bin geri ödemem var. Günlerce uyuyamaz oldum. Kilo verdim, yemek yemez oldum. Uyumamaktan gözlerim artık çatlayacak gibi acıyordu ama uyutmuyordu. Beynim kemiriliyordu sanki. İşi de bırakmıştım. bu süreçte ne mi oldu. Arkadaşlarım 30 kişiden 3’e düştü. Borç aldıklarım oldu ödeyemedim itibarım kalmadı. Herkesin gözünde belli bir ismi olan ben artık gözlerinde “beş para etmez adam” durumuna düşmüştüm. Hareketlerden anlayabiliyordum. Bu sefer son dedim. Son değildi. Bir süre daha ara verdim. Gene ailem öğrendi ve destek verdi.
Kendim bir şeyler ödedim derken gene hafifledi borçlarım. İş değiştirmiştim. Daha da sevdiğim bir işe girmiştim. Önü de açıktı. Artık dedim “Tamam! Bundan sonra harika olacak her şey!” Sonra fark ettim ki işe odaklanamıyorum. O pratik, zeki, iletişimi kuvvetli ben, pasif, agresif, tahammülsüz, yalana sığınan biri olmuştum. Kendime ağlıyordum, aileme ağlıyordum. Öyle güzel insanlar ki bu illet bu kumar her şeyi yaptırıyor. Sonuç olarak başarısız oldum. Beynim zehirlenmişti çünkü. Odaklanamıyor, her şeyi unutuyordum. İşi bıraktım. Belki de emekli olup güzel paralar kazanacağım bu fırsatı kaçırdım. Eve kapandım gene bu illete düştüm 3 – 5 -10 aynı senaryo ve bir yıkım daha. O esnada hikaye konusuna yazdığım olay gerçekleşti.
Maça korner giriyordum 15 dk var örneğin o korner gelmiyordu. Düşünün sadece 1 korner. Yüzüme kafama acımadan tüm gücümle yumruklar atıyordum. Hissizleşmiştim artık. İnsan canını acıtabilir mi? bu öyle bir şey ki, üstüne bağımlılık tanımam. Hep bir umut besledim hep dedim ki hırs yapmayacağım, stratejik planlama yapacağım! aç gözlü olmadan aylık kazançlar sağlayacağım!” defalarca aynı yıkımı yaşadım. Artık zerre umudum yok. Bugün 5 lirayı 25 bin lirada yapsan bu para eninde sonunda oraya geri gidiyor. Dönen bir çark var arkadaşlar ve o çarkta kaybetmeye mahkumuz. Öyle bir haz ki hiçbir zevki karşılamaz.
Zaten son zamanlar kaybetme hırsını bile yaşamak için oynuyor insan. Gelinen nokta şu ki; düzgün işi kalmamış, sürekli azar işiten, amelelik yapan, tüm dostluklarını kaybetmiş, evden çıkmayan, asosyal, insan görmek istemeyen, ses duymak istemeyen, 30 yaşında bir ihtiyara dönüştüm. Kolay kazanç diye bir şey yok. Hayatınız gider, sağlığınız gider, itibarınız gider, paranız zaten gider. Şimdilerde biraz daha iyiyim. Belki de param yok oynayamıyorum diye bilmiyorum ya da inancım gitti kazanacağıma dair. Ya da yaşadığım o 3 yıkım da bana tecrübe ettirdi.
Yolun başındaysanız, şans eseri bu siteye ulaştıysanız ve bu yazıyı okuyorsanız bu yazdıklarımı pür dikkatle okuyun! Yaşayan ölüye dönüşmek istemiyorsan bu illetten uzak dur. Hayata ve sevdiklerine sıkıca sarıl. Kendine ait hobilerin olsun. Bu bir hipnoz ve beyninin zehirlenmesine izin verme artık. Yediğinden, içtiğinden, gezdiğinden, giydiğinden bu hayatta ki her şeyden zevk al. Temiz havayı solu ve oksijene şükret! Çevrendekilere şükret, var olduklarına şükret!
Ömer merhaba,
İnan bana yaşadıklarımı hatırlattın bana bu süreçte. Bende senin gibi bir gecede 36 aylık kazancımı (3 koca yılımı) düşünmeden, garip bir rahatlıkla basıp, sonunda gerçekten ben kazanacakmışım gibi o kadar emin oluyordum ki, o an babam karşıma çıksa belki de zarar verecek seviyeye gelirsin. İşte sana bunu yapan illüzyon! Bağımlılık dopamin hormonunu arzulayan beyin ödül merkezinin o anları tekrar tekrar yaşanması için beynini ele alıp seni bir illüzyonun içinde uyutarak o tatlı mesajlara cevap vermeni sağlıyor. Nihayetinde de ciddi etkili oluyor. Başarıyor! Çünkü koca bir illüzyonun içinde gözün dışarıyı görmüyor. Hani o 200 TL atarım kaybedince zaten oynamam” demişsin ya! Ben her büyük batışlarım bu sayede oldu! 1000 TL atayım gelirse devam ederim gelmezse zaten 3 5 aydır oynamıyorum, oynamam!
Oynarsın güzel kardeşim! Orda seni bir takar ağına beyin, kıçında bir tek donun kalınca perdeyi kaldırır gözlerinden. Kumar böyle bir şey! Ben daha çok derinlerinde yaşayıp kendimi anlayarak bıraktıysam, bunu herkes yapar. Uyanın özellikle gençler! Emeğinizi hayatınız, sevdiklerinizi, yaşam enerjinizi çalıyorlar! Yedirtmeyin kendinizi! Yardım alın, en basiti benim kitabımdan bir referans alın! Zor bir şey değil! Ben bıraktıysam bunu herkes yapabilir.
Kitabımı ciddi anlamda bırakmak isteyen herkese ciddi bir rehber olduğuna inanıyorum. Ben ilaçsız doktorsuz sadece kitapta yazdıklarımı uygulayarak bıraktım. Bunu herkes yapabilir. İradesiz değilsiniz irade SİZSİNİZ! Çaresiz değilsiniz, çare SİZSİNİZ!
E-Kitabın linki: https://www.kobo.com/tr/tr/ebook/kumar-pismanlktr